17 Eylül 2012 Pazartesi

Uçurum

'Bak ne kadar da güzel herşey.' dedi, eliyle sonsuzluğu gösterir gibi etrafında dönerek. 
Uçsuz bucaksız yeşilliğin ortasındaydık. Kendiliğinden oluşmuş rengarenk çiçekler vardı.
Başımın üzeri masmavi. Sanki gökyüzü benim seviyeme inmişti. 
'Bak!' dedi yine, 'en sevdiğin mavi.' 
En sevdiğim maviydi gökyüzü. Huzurun sonsuzluğu. En güzel yeşildi çimler. Dinginliğin simgesi.
Kendince huzurluydu. Benim için en güzel hayatı seçmişti çünkü. 
'Bak!' dedi. 'Sonsuz mavi, sonsuz yeşil. Tam istediğin gibi. Sen bunu hakediyorsun. Bu hayatı hakediyorsun. Herşey senin iyiliğin için. Hayatını kirletmeye hakkım yok. Hayatında bana yer yok.'
Yüzü bana dönük, acılı bir gülümsemeyle uzaklaşmaya başladı.
'Senin hayatın bu olmalı. Sonsuz huzur olmalı. Burası senin, senin hayatın. Nefes al ve yaşadığını hisset.'
Yavaş yavaş uzaklaşırken söylediği ve artık onunla özdeşleştiğini düşündüğüm cümle yankılanıyordu sonsuzda...
'Ben seni haketmiyorum, ben seni haketmiyorum...'
Sonsuzda giderek küçülmesini izlerken, 'Ama ben seni hakediyorum.' diye fısıldadım. Duymadı...
Kendince güzel bir dünya yaratmıştı bana. Sonsuz yeşil, başımın hemen üzerinde sonsuz mavi. İçi rahattı, huzurluydu. Mutluluğunu doya doya yaşayabilmesi için bana güzel bir dünya yaratarak beni oraya hapsetmesi gerekiyordu ve yaptı...
Sonsuzda kaybolmadan önce duyduğum son şey 'haketmiyorum' oldu.
Bana yarattığı dünyada beni bırakarak gitti...
Gökyüzü benim seviyeme inmemişti, bana gökyüzünde bir dünya yaratmıştı. 
Sonsuz yeşilin sonu ise uçurumdu...
Asla bilmedi...

1 yorum:

  1. senin burada şunu sorman gerekiyor o halde: "bilse ne farklı olurdu hayatında?"

    YanıtlaSil